1861 yılında Almanya’nın Bavyera bölgesindeki Jura dönemine ait
kireçtaşında bir asimetrik tüy fosilinin bulunması, kuşların
sürüngenler Çağı’ndan beri var olduklarının kanıtı olarak büyük bir
heyecanla karşılanmıştı.
Günümüzde paleontologların çoğu, kuşların atasının dinozorların bir
kolu olduğunda hemfikir. Yazılan bir çok kitap ve makalede kuşların
atasının dinozorlar olduğundan söz edildiğini ve dünyanın önde gelen
bir çok müzesinin dinozor bölümlerinin bu görüş düzenlendiğini görmek
mümkün.
Kuşların kökeni ile ilgili kuramlardan bir tanesi, Archaeopteryx
fosilleriyle Teropod dinozorlar arasında homolog olduğu düşünülen
benzerlikler nedeniyle, kuşların atasının dinozorların bu kolu olduğu
yönündeydi. Teropod dinozorlarla kuşlar arasındaki tüm sonradan
edinilen benzerliklerin benzeştiren evrimden kaynaklandığını ve Teropod
dinozorların kuşların atası olmayacak kadar özelleşmiş olduklarını
söyleyen tekodont ata teorisi ise, kuşların atasının teropod
dinozorlardan önce yaşamış ilkel bir sürüngen olduğunu savunuyordu.
Uçuşun Kökenine Dair
Kuşların atasının hangi hayvan kolu olduğuna ve kuşların bu atadan
kaç milyon yıl önce ayrıldığına ilişkin araştırmalar ve tartışmalar,
doğal olarak tüylerin ve uçuşun kökeniyle yakından ilgilidir. Kuşların
en karakteristik özelliği olduğu düşünülen tüyler, omurgalı derisinin
en karmaşık türevidir. Morfolojik bir harika olarak
tanımlayabileceğimiz tüyler, çok karmaşık yapıları ve sayısız işlevleri
olması bakımından çok zengin bir evrimsel geçmişe işaret ederler.
Tüylerin bir şekilde sürüngen pullarından evrimleştiği genel olarak
kabul edilirken, sürüngen pulundan karmaşık yapıdaki tüye kadar olan
evrimsel basamaklarda hangi yapıların ortaya çıktığı ve bu yapıların
canlıların çevreye uyumunda nasıl bir değere sahip olduğu konusunda
yıllar içinde birçok farklı görüş ortaya atılmıştır. Tüylerin, uçuş
dışında, yalıtımdan kamuflaja ve kur davranışına kadar kuşların
yaşamında büyük önem taşıyan pek çok işlevi vardır. Ancak kuşkusuz
uçuşla ilgili/aerodinamik özellikler tüylerin birincil işlevidir.
İlkel sürüngen atanın pullarının hangi işlev doğrultusunda evrim
geçirerek ilkel tüylere dönüştüklerini ve buna bağlı olarak uçuşun
kökenini açıklamaya çalışan iki temel kuram vardır. Bunlardan ilki uçuş
evriminin yerde başladığını savunur. Bu kuramı destekleyenlerin çoğu,
kuşların iki ayaklı teropod dinozorlardan geldiğini savunan
araştırmacılardır. Kuşların atasının teropod dinozorlardan daha ilkel
olan tekodontlar olduğunu savunanlar ise, uçuş evriminin ağaçta
başladığını savunurlar. İlkel sürüngenvari kuş atasının ağaçta yaşamış
olduğunu varsayan teoriye göre, sürüngen pullarında oluşacak her bir
küçük değişiklik (uzama ve çatlama) bu hipopetik canlının
aerodinamiklerinin gelişmesi olacaktı. Bu ilkel atanın sürüngen pulları
karmaşok yapıdaki uçuş tüylerine dönüşürken, önceleri yerçekiminin
sağladığı enerjiyi kullanarak ağaçtan ağaca süzülen canlının süzülme
yeteneği zamanla gelişecek, manevra gereği ortaya çıktıkça da kanat ve
kuyruk tüyleri karmaşık bir yapıya doğru evrim geçirecekti. Uçuş
evriminin yerde başladığını savunan teori ise, tüylerin öncelikle ısı
düzenleyici olarak evrildiğini varsayıyordu. Dr değişle, kuşlarda
görülen sıcakkanlılığın uçuştan önce evrimleşmiş olması gerektiğini
savunuyordu. 1969 yılında bazı dinozor türlerinin sıcakkanlı olmuş
olabilecekleri yönünde görüşü ilk kez ortaya atan ve günümüzün ünlü
teropod-ata savunucusu olan John Ostrom’un önderliğindeki bu teoriye
göre, kuşların teropod atasındaki ilkel tüyler önce ısı yalıtımını
sağlamıştı.
Aktif, sıcakkanlı, koşarak avlanan bu etçil yırtıcı dinozorların
tüylerle kaplanacak ön uzuvları, onların böcek ve benzeri avlarını
ağızlarına doğru süpürmelerini sağlayacaktı. Bu ilkel atanın avı
peşinde koşarken ani manevralar yapabilmesi ya da avcılardan kaçarken
tepelerden aşağı süzülebilmesi de modern, gelişmiş kanat ve kuyruk
tüylerinin evrilmesiyle gerçekleşecek ve böylelikle ilk olarak ısı
yalıtımı sağlama yönündeki evrilmiş olan tüyler sonradan aerodinamik
işlevler doğrultusunda evrimlerini tamamlayacaklardı.