Köpek, at, ayı ve geyik, kedinin ortaya çıkışından çok önce, binlerce yıl önce sahnedeydiler. Bütün bu hayvanlar (eğitilmiş ayıyla, semer vurulmuş ren geyiğini de katıyorlar anlaşılan) kedi ortaya çıkmadan çok önce, insanın yalnızca dostu değil, aynı zamanda uşağı olmuşlardır.
Kedi sahibi olan herkesin açıkça görebileceği gibi yanıt "uşak" sözcüğünde saklı. Kedileri birazcık bile tanıyan hiç kimse, kedinin ortaya çıkışının böyle sürüncemede kalmasına biran bile şaşırmaz.
Arkeologlar, taş devrinde, mağaralarda, kaya yontularında, kabartmalarda vb.. geyikten, kuşa kadar bütün hayvanların temsili resimlerini bulurken, kediden hiçbir iz bulamadıklarını belirtiyorlardı. Bunun arkeologlar için yeterince kötü bir haber olduğunu düşünüyorsanız, bir de kedilerin atalarını araştırıp da hiçbir ize rastlayamayan antropologların halini düşünün. Ama çok yakın zamanda, o pek bilinen "Tanrı kediyi insanoğlu kaplanı okşayabilsin diye yarattı." Sözünü bir kenara bırakarak, kedinin atasının tilki olabileceğini keşfettiler. Kediyle, tilki arasında birçok fiziki ve davranış benzerliği olmasına rağmen "Tanrı kediyi insanoğlu tilkiyi okşayabilsin diye yarattı." lafı havada kalıyor sanki.
O zaman ilk kedi nerede ve ne zaman ortaya çıktı?
Öğrendiğim kadarıyla İ.Ö. 3000 yılından önce değil, ki buna pek "dün gibi" diyemesek de, birçok hayvana göre oldukça geç bir tarih . Nerede sorusuna gelince, Nubia'da. Biraz ironik olacak ama Nubia, köle anlamına gelen "nob" sözcüğünden türetilmiştir.
Ama kedinin asıl ortaya çıkışı, İ.Ö. 2500 yılında Mısır'ın Nubia'yı fethetmesiyle oldu. Tuhaftır ki, Mısır'daki ilk adı, "Myeo" olmuştur; kedi tarafından sahiplenilenler bundan, kedinin kendi adını kendinin koyduğu sonucunu çıkaracaklardır. Her neyse yükselişi hızlı oldu. Avcılıktan, tapınak bekçiliğine, oradan da ilahlar sınıfına yükseldi, ki bu kedi ölçülerine göre bile olağanüstü bir sıçrayıştı. ( Bir kedi kendi boyunun altı katı kadar yükseğe sıçrayabilir)
Kedi- tanrıça, Bust, Bastete, Obastot, Bubastis ve Pasht gibi değişik adlarla bilinirdi. Büyük güneş tanrısı Ra'nın iyi dostu, İsis'in kızı olmanın yanı sıra kendisi güneş ve ay tanrıçasıydı. Ra'yla paylaştığı bu görev çok önemliydi, çünkü Mısırlılar bir kedinin gözlerine baktıklarında, gözlerindeki parıltının güneşin hayat veren ışığı olduğuna ve bunun da güneşin ertesi gün yeniden doğacağı anlamına geldiğini inanıyorlardı. Bu karanlıktan pek hoşlanmayan Mısır için Bast'ı Ra'ya eşit yapıyorlardı.
Ama Bast, aynı zamanda aşk tanrıçasıydı da. Dahası bu niteliğiyle doğurganlık ve bekarete de hizmet ediyordu. Doğum kontrol hapı öncesinde zor bir görev olsa da, karşılığında cömertçe ödüllendiriliyordu. Kendi tapınağında kutsal kedileriyle çevrili olarak yaşıyordu. Kediler de papazlarla çevriliydi. Bu papazlar hem onları koruyor, hem de onlara bakarak falcılık yapıyorlardı.
Ünlü tarihçi Herodot, Mısır'da kedi-tanrıça heykelinin her evde bulunduğunu anlatır. Bir başka tarihçi de "Tanrıça garip bakışı, çekik gözleri, kıvrak beli, soylu duruşuyla her Mısırlı kadının benzemeyi istediği bir yaratıktı." diye yazar. Bir üçüncü tarihçi ise, "Kadınlar (günümüzün vamp kadını gibi) kedinin yürüyüşü gibi salınarak yürümek için çok çaba sarf ederlerdi" der ve "Kleopatra da bu hevese kendini kaptırmıştı" diye ekler.
Bu heves, Sezar'la, Antonius'u baştan çıkarmaya yönelikti ve Cats müzikalinin başarısına bakılırsa, bu çekiciliğin halen sürdüğü söylenebilir.
KEDİNİN ATASI VE EVCİLLEŞTİRİLMESİ
Bilim adamlarını yaptıkları araştırma sonuçlarına göre; Evcil kedinin atası olarak iki vahşi kediden bahsedebiliriz. İlki Avrupa’daki bazı ormanlık bölgelerde yaşamış ancak günümüzde sayıları çok azalmış olan vahşi Avrupa kedisidir (Felis Silvestris). Bu vahşi kediler aşırı derecede ürkek yaratıklardır. Diğeri ise ilkine göre daha geçimli olan Afrika Falb kedisidir (Felis Silvestris Libyca). Bu tür, yerleşim bölgelerinin yakınlarında bulunur ve hatta bu vahşi kedilerin gelişmiş olanlarını bile zamanla ve sabırla evcilleştirebilirsiniz.
Vahşi bir Avrupa kedisi ile evcil bir kediyi yan yana getirdiğimiz anda vücut yapılarındaki farklılıkları çok net bir şekilde görebilirken Falb kedisinin ise evcil kediye benzediğini görebilirsiniz. Bizim evcil kedimiz görünüş itibari ile birçok vahşi kedinin özelliklerini korudu. Adı geçen bu 3 kedi türünün kendi aralarında rahatça çiftleşebiliyor olmaları, doğan yavruların karakterlerini etkilemektedir. Evcil ve vahşi kediler arasındaki çiftleşmelerde; yavrular, karakter bakımından vahşi tarafın özelliklerini alırken Falb kedilerinin evcil kedilerle çiftleşmesi sonucu doğan yavrular, insana çabuk alışıyor. Bu da Falb kedisinin evcil kedilerin atası olabileceğini göstermektedir.
Dil bakımından da Afrika’yı gösteriyor. Bizim “kedi” sözcüğümüz, İngilizcede “cat”, Fransızcada “chat”, İspanyolcada “gato”, Almancada “katze”, Afrika’da “kadiz ” sözcüğüne benzemektedir.Falb kedisinin evcil kedinin öncüsü olduğunu gösteren en belirgin işaret evcilleştirmenin doğuşundadır. Bu da büyük bir olasılıkla 5 bin yıl önce Mısır’da olmuştur. Çünkü bu döneme ait araştırmalarda evcilleşmiş küçük kedilerin ilk resim tasvirleri bulunmuştur.Her zaman hoşça kullanılan ve kedinin kendi kendini evcilleştirdiğini, yani insanın etkisi olmadan bu işi gerçekleştirdiğini vurgulayan bir teori vardır. Eski Mısırlılar buğday ekiyor ve bunları büyük silolara koyuyorlardı. Bu da yok edilemeyecek kadar fare çekiyordu. Bu hayvanların peşinden, onların doğal düşmanları olan Falb kedileri gelmekteydi. Hayvanlardan anlayan Mısırlılar bunun yararını kısa sürede kavrayarak Falb kedilerini beslemeye ve onlara
bakmaya başladılar. Böylece kedilerin de insanları kabul etmeleriyle çok yakın bir bağ kurulmuş oldu. Daha sonraları Mısırda yaşan insanlar kediye o kadar çok değer verdiler ki onun için ülke dışına çıkarma yasağı koydular. Fakat bu yasak, bu güzel ve yaralı hayvanları dünyaya yayılmasına engel olamadı. Yaklaşık 2500 yıl önce Yunanistan2 da ilk kedi resimleri ve heykelleri görülmeye başlandı. Romalılarda olduğu gibi orada a kemirgen hayvanlara karşı evcil sansar kullanılıyordu. Kedi, egzotik ve seçkin bir yaratık olarak görülüyordu. Sonunda yine Romalılar, kedinin Kuzey Avrupa’da yaygınlaşmasına katkıda bulundular. Daha sonra burayı Asya izledi.